Gerçek hayattaki Deniz Evrenol'u bize biraz anlatır mısınız?
Ben çok komik bir insanımdır gerçek hayatta. Annemle gezeriz sık sık, oturur kahve içeriz. Kız arkadaşlarımla buluşurum. İki üç arkadaşım vardır sabit.
Nerelisiniz?
İzmirliyim ama doğum yerim Londra. Çift vatandaşım. Hem İngiliz, hem Türk vatandaşıyım ve İngiliz pasaportunu kullanmayı tercih ediyorum gidip gelmek açısından. (Gülüyor)
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Annem, anneannem ve erkek kardeşimden oluşan babasız bir ailede büyüdüm. O yüzde hayatta sorumluluklarım fazlaydı. Ama anneannem yetiştirdiği için onun özündeki iyilik bize de geçti, yani bu bir miras gibi. Çok iyi, geniş yürekli, Osmanlı bir kadındı anneannem.
Oyunculuk küçüklüğünüzden beri istediğiniz bir meslek miydi?
Hayır değildi. (Gülüyor) Dürüst olayım, değildi. Ben hep uluslararası ilişkiler, matematikle alâkalı bölümler düşünürdüm. Matematik hastasıyım. Şu an bile boş vaktim olsa para ayırıp ders almak isterim, sırf zevk için.
Gerçek hayatta da dizide olduğu gibi meraklı ve gündemi takip eden biri misiniz?
Gerçek hayatta meraklıyım ama gündemi takip etmek anlamında değil. Siyasî konularla pek ilgilenmiyorum, ilgilenince canım sıkılıyor. 'Neydik, ne olduk, nereye gidiyoruz, ne olacağız biz' hiçbir şey bilmiyorum. Moralimi bozuyor kötü haberler. İlgilenmek derken tabii ki haberim var ama özellikle ilgi alanıma girmiyor. Ama meraklı biriyim genel anlamda. Tabii ki her konuda bilgim olsun isterim.
Şimdiye kadar bir çok yapımda yer aldınız, bunların içinden oynamaktan en çok zevk aldığınız rol hangisiydi?
TRT 1’de “Pertev Bey’in Üç Kızı”ndaki Selmin karakteri. Osmanlı’nın çöküşü ve Cumhuriyet’e geçiş. O kızı, Selmin’i çok seviyorum.
Canlandırmayı çok istediğiniz bir rol ya da karakter var mı?
Özellikle istediğim bir rol yok ama altı boş, aptal karakterleri oynamak istemem tabii. Doğru karakterler, psikolojik ağırlıklı karakterler oynamak isterim.
“İdolüm” dediğiniz bir oyuncu var mı? Varsa kim ve idolünüz olmasının sebebi ne?
İdolüm bir oyuncu yok. İdol olarak düşünmüyorum kimseyi. İyi oyuncu olarak düşünüyorum. “Keşke onun yerinde olsaydım”, “örnek bu” dediğim yok ama oyunculuklarından ders çıkarmaya çalıştığım bazı Holywood oyuncuları var.
Çocukluğunuzdan beri unutamadıgınız film ya da dizi var mı?
'Rüzgâr gibi Geçti' vardı 1939 yapımı, çok romantikti, çok duygusaldı. Bir de Gitar filmi var, hayata bakış açımı etkileyen film. Hayat çok kısa, hiçbir şeyi takmayın kafanıza.
Hayatta sizi en çok mutlu eden şey nedir?
Anneannem.
Hayatta asla taviz vermeyeceğiniz şeyler nelerdir?
İnandığım değerler. Hiç taviz vermem. İnandığım hiçbir şeyden taviz vermem. Bu her şey olabilir. Şuna bile inanıyorsam (bardağı gösteriyor) taviz vermem. İnandığım her şey doğrudur benim için.
Edebiyatla aranız nasıl?
Edebiyat mı? (Gülüyor) Ben matematik insanıyım. Sözelci değilim yani.
Eğer oyuncu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Diplomat olmak isterdim. Uluslararası ilişkilerdi hayalim.
Ne tarz müzikler dinlersiniz?
Ben her tür dinlerim. Sûfi kasetlerden (Sami Yusuf) tutun da rock albümlerine, rap albümlerine kadar CD koleksiyonum vardır. Orjinal CD merakım var yani. Kimseye vermem CD’lerimi. Çok güvendiğim insanlara veririm o da geri getirmeleri şartıyla. Takip ederim yani aklımdadır.
Dinlemeyi sevdiğiniz şarkıcı ya da grup var mı?
Özellikle yok yani ben kulağıma ve ruh halime hitap eden her şeyi dinlerim, o an hangisi uygunsa.
Hangi takımı tutuyorsunuz?
Fenerbahçe.
Tiyatro, dizi ve sinema üçlüsünden en çok hangisinde yer almaktan hoşlanıyorsunuz?
Üçü de çok ayrı şeyler. Oyunculuk çok farklı. Dizi oyunculuğu daha teknik bir şey. Tiyatro oyunculuğu daha farklı bir duygusallık gerektiriyor. Sinema ise bambaşka bir şey. Yani üçünü çok ayrı dallar gibi düşünün. Üç ayrı sanat dalı gibi düşünün. Bir oyunculuk hepsinde aynı değil. Kamera önü oyunculuğu ayrı, sahne üstündeki oyunculuk ayrı. Mesela tiyatrodan gelen biri kamera önünde çok iyi oynayacak diye bir şey yok. Çünkü mesela tiyatroda hareketler daha büyük. Birini takip ederken böyle takip edersin tiyatroda. Kamerada böyle takip ettiğinde çok büyük kalır. Kamerada böyle takip edersin. Çok başka teknikler. Kamera önü oyunculuğunun dersi olması lâzım.
Kitap okumaya fırsatınız oluyor mu? Eğer okuyorsanız en son hangi kitabı okudunuz?
Oluyor. En son okuduğum kitap Şems-i Tebrîzî, Makâlât.
Herhangi bir enstürüman çalıyor musunuz?
Hayır çalmıyorum.
Kendinizi bir cümleyle nasıl anlatırsınız?
Kendimi nasıl anlatırım… Polyanna derler bana. Ben Polyanna değilim, Polyanna’yı aptal bulurum. Ama iyi biriyimdir ben mütevazı olamayacağım bu konuda. (Gülüyor) Kötü bir şey düşünmem, fesat değilimdir. Ama bana çok fesatlık olur. Kimse iş görüşmesini haber vermez ama o iş döner dolaşır benim olur. (Gülüyor) Tiyatroyu haber vermezler döner dolaşır beni bulur. “Konya’ya gitmek istiyorum” diye Makâlât’ın üzerine not düştüm, akşam haber geldi Engin’le Ozanlar aradı, Konya’ya gittim. Ne istersem olur hayatta. Allah’ın sevgili kuluyum.
En sevdiğiniz söz nedir?
Herkes hakettiğini yaşar.
Benzetildiğiniz biri var mı?
Üniversitedeyken Hülya Avşar’dan tutun Nicole Kidman’a kadar hepsine benzetiyorlardı ama şimdi kimseye benzetmiyorlar. (Gülüyor)
Dizi teklifi aldığınızda olmazsa olmaz prensipleriniz var mıdır?
Oyuncusun aslında. Oyuncunun çok tutucu olmaması gerekiyor. Bu mesleğe “ben şunu yapmam, ben bunu yapmam” diye girmiyorsunuz. Ama ben biraz tutucu kalıyorum bu konuda. Bazı şeyleri yapmam. Bazı tabularım var. Çünkü benim bir kardeşim, bir ailem var. Sanat için her şeyi yaparım diyenlerden değilim.
Bu kadar ilgiden sıkıldığınız oluyor mu hiç?
Öyle çok ilgi olmuyor aslında. (Gülüyor) Şaka bir yana, olduğu zaman ben sıkılmam ki, sevilmeyi çok severim ben. Hatta hasbihalde herkese cevap veremiyorum diye çok üzülen biriyim.
Kollama’da oynamak sizin için ne ifade ediyor?
Kollama zaten bir aile. Mehmet’in olması, Orhan’ın olması, Ertan’ın olması, Yeliz'in olması… Sonradan bir de Yeliz katıldı. Aile gibi, yani kendimi oraya gittiğimde evimin salonuna geçmişim gibi hissediyorum. Hadi sohbet ettik, gelin şurada da çekim yapalım gibi… O kadar rahatım yani, içim huzurlu gidiyorum. Kollama deyince aile aklıma geliyor. Evimin salonu. Geçin şuradan şuraya.
Kollamaya başlama serüveniniz nasıl oldu?
Daha öce Emineler beni aramıştı. Ben Yücel Erten’in oyununda, devlet tiyatrosunda çalışıyordum. Yücel Hoca da sağolsun izin vermedi hiçbir yere gitmeme. O zaman olmamıştı. Sonra ben Emineleri aradım dedim ki ben boşum artık, bir şey olursa haber verirsiniz. Onlar da iki gün sonra çağırdılar, ben İzmir’e gelmiştim yine. Bir hafta sonra da Rana karakteri oldu. İyi oldu. Mutluyum yani.
Çevrenizden Kollama’yla ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Kollama beni şaşırtacak derecede seviliyor ve fanları var. Şaşırıyorum. Dalaman’a gittim ben. Dalaman nedir ki? Kasaba. Dalaman parkında Almanya’dan kuzenim gelmiş, öbür dayımın kızı, üçümüz çay içmeye, dondurma yemeye gittik parka. Aaa bir grup geldi masaya. “Siz Rana mısınız? Deniz Hanım değil mi?” diye imza aldılar, fotoğraf çekildiler, Memduh’u sordular. Şok oldum yani. Safranbolu keza öyle. Konya da öyle. Konya’da bir restorana gittim, yalnızım, çocuklarıyla birlikte bir kadın geldi fotoğraf çektirmeye. Kollama’nın bayağı, tahminimin üstünde izleyici kitlesi var. Seviliyor. Reytingleri de bayağı iyi. Biz üçüncülüğe kadar falan yükseldik. İnşallah seneye daha iyi olur, olacak, inanıyorum.
Halime öldü, reytingler yükselmez diyorlar?
Halime’yi çok seviyorum. Halime’yi seviyorum değil de, Ayçin’i çok seviyorum. Ayçin çok iyi bir kız. Ama ölen bir karakterin tekrar diziye dönmesi diye bir şey olamaz. Biz entrikalı, aptal saptal dizi çekmiyoruz. Derdimiz gerçeğe yakın şeyleri anlatmak. Biz Brezilya dizisi mi çekiyoruz ölecek de sonra yeniden dirilecek, ikiz kardeşi gelecek de Halime’yi oynayacak da bilmem ne… Geçsinler onu bir kalemde unutsunlar.
Doğruluk Ekseni de bitti şimdi…
Evet Ayçin aradı ben inanamadım o zaman. Hikâyeyi sürdürememişler.
Kollama’da gazeteci Rana rolünde olmasaydınız hangi karakter olmak isterdiniz, neden?
Yine Rana olmak isterdim. Rana’yı seviyorum ben. (Gülüyor)
Samanyolu Televizyonu hakkında ne düşünüyorsunuz? Farklı gördüğünüz özellikler var mı?
Tabii ki. Samanyolu Tv’nin daha temiz olduğunu düşünüyorum. İnsanların yaşam standartını düşünerek hareket ediyor. Çok uçmuyor yani. Mütevazı bir kanal, mütevazı işler yapıyor. Karakterler de mütevazı.
Deniz Evrenol ve Rana Topal arasında benzerlikler ve farklılıklar var mı, varsa nelerdir?
Var tabii ki çünkü Rana’yı var eden benim. Rana’nın aksi çıkışları… Ben normalde laubalilik gördüğüm zaman ters çıkarım hemen. Hiç sevmem öyle enseye tokat laubali hareketleri. Rana o konuda bana çok benziyor. Sert, huysuz ama tatlı sert. (Gülüyor)
Kollama’da kendinizi izlediğinizde nasıl buluyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?
Hiç beğenmiyorum. Çirkin, şişko görsel olarak. (Gülüyor) Diyorum Allah cezanı vermesin Deniz bu ne! Boyum 1.64, kilom 53 ama hedefim 49.
Kollama dizisinde en beğendiğiniz karakter hangisi?
Dürüst olayım, Rana’yı seviyorum ama Necip Amir karakterini de çok beğeniyorum.
Kollama’da unutamadığınız, sizi çok etkileyen set önü veya arkası bir olay var mı?
Var, hem de çok. Bizim her setimiz bir olay zaten, dünya komiği. Halime’nin ölüm sahnesi çekiliyor. Ümraniye Nikah Salonu’ndayız. O zaman da yönetmenimiz başka biri. Sabaha kadar artık kalbimiz duracak, o kadar uykusuzduk ki… Sabah 8 set, ertesi sabah 6 olmuş uykusuz, kostümlerleyim. Ama o kadar uzun çekiyor ki her şeyi o zamanki yönetmenimiz. Yeni bir yönetmendi. Halime’nin ölüm sahnesine tepki vereceğiz. Halime ölmemiş, kamera sırf bizim tepkimizi çekecek yani. Artık bayıldık. Nazlı’yı biliyorsunuz, Kiraz karakteri. Yanımda oturuyor, kayıt diyorlar, kalkıyorum öylece duruyorum. (Gülüyor) Kalbimiz çarpıyor. Murat Kolot var bizim yapım koordinatörümüz, o da fotoğrafçı asistanını oynuyor. Yönetmen “Kayıtla birlikte yere atlıyorsunuz, yerde Halime varmış gibi ağlayacaksınız.” dedi. “Kayıt” dendi, biz o sersemlikle Nazlı ile yere atladık, “aaa” bağırıyoruz. (Gülüyor) Ama yerde kimse yok, boşu boşuna bağırıyoruz. Bütün set bir gülmeye başladı, o kadar uyku sersemi, o kadar saçma tepki veriyoruz ki. Halime’nin başındayız, Mehmet (Necip Amir) dedi ki, “Hocam ben şuradan koşturarak Tuncer’in peşinden takla atabilir miyim?” dedi. Biz hâlâ yerde Halime’ye ağlıyoruz. Mehmet takla attı. En son gördüğümüz, ayakları havadaydı. (Gülüyor) Yapım koordinatörümüz Murat da asistanı oynuyor ya, “Uy Halime gittiii… Halimeee…” diye bağırıyor. Bizi bir gülme tuttu, sahne koptu artık. Onu hiç unutamıyorum, aylarca güldük bu sahneye. “Uy Halime uy Halime…” (Gülüyor)
Samanyolufanları sitemizi düzenli takip ediyor musunuz?
Ay bilmiyorlar mı ya bu da soru mu, ediyorum işte. (Gülüyor)
Sizinle ilgili yapılan multimedya çalışmalarını beğeniyor musunuz?
Güzel fotoğraflarımı koyabilirler. Mesela en çok Halime’nin fotoğrafı var. Anladık Halime öldü yahu. Bilmiyorum yani.. (Gülüyor)
Bu sezon Senarist grubu değişmiş, doğru mu?
Evet senaristler değişmişti fakat yine geçen seneki ekiple anlaşıldı, yine Nakkaş’la devam edeceğiz.
Yeni sezonla ilgili ipuçları var mı?
Senaristi arayım mı? (Gülüyor) Yeni sezonu ben de bilmiyorum. Ama Rana’nın ölmeyeceğini biliyorum.
Bebekler ölebilir mi peki?
Ölebilir, çünkü çok sorun oluyor onlar. Ağlıyorlar, zor oluyor onlarla çekim yapmak.
Deniz Evrenol’dan, Samanyolu Fanları’na mesaj:
Bütün Stv fanlarına İzmir’den iyi akşamlar. Şimdi Yağmurca, (moderatörünüz) Esranur, Cansu, Kemalcan ile birlikte İzmir’de Kordon boyunda bir kafede günbatımını izliyoruz. Sizin yerinize de çay kahve bir şeyler içtik, Allah ne verdiyse… Güzel bir röportaj yaptık, umarım merak ettiğiniz tüm soruları cevaplamışımdır. Eksik kalan bir şey olursa da hasbihalden sezon açıldığında da tekrar yazışmaya devam ederiz çünkü bu yaz benim için çok yoğun geçti. Özellikle hasbihale girip vakit ayıramadım sizlere biliyorum. Ama olsun nasıl olsa hep beraberiz, devam edeceğiz birlikte bu yola. Kollama’ya biz Ağustos 20 ya da 21’inde çekimlerine başlıyoruz sanırım Eylül sonu, Ekim başı siz de ekranlarda izlemeye başlayacaksınız. Ben özledim sizi, eminim siz de beni özlemişsinizdir. Rana ile ilgili ben yine görüşlerinizi, eleştirilerinizi de hasbihalden bekliyorum, ki onları dikkate alayım, yeni sezonda daha güzel bir Rana sizinle birlikte olsun.Önerileriniz olabilir, fikirleriniz olabilir. Görüşmek dileğiyle, hepinizi çok öpüyorum, selamlar, sevgiler…
ALINTIDIR...